28 Aralık 2018 Cuma

EĞİTİM ÜZERİNE- IMMANUEL KANT


Kitap Adı: EĞİTİM ÜZERİNE
Yazar Adı: IMMANUEL KANT
Yayıncısı: İZ YAYINCILIK
Türkçesi: SÜLEYMAN EMRE BEKMAN
Yayın Tarihi: 2018-10-04
Baskı Sayısı: 2. Baskı
Sayfa sayısı: 80

ÖZET

Fiziksel eğitim, ahlaki eğitim ve dini eğitim olarak üç başlık altında kitabı yazmış. İnsanoğlu eğitilmeye ihtiyaç duyan tek varlıktır. İnsanoğlu bakıma ve eğitilmeye muhtaçtır, eğitim vasıtasıyla insanlaşabilir. İşlenmeyen herkes çiğ, terbiye edilmeyende yabanidir. İnsanoğlunun aldığı mevcut eğitim ve öğretim ile asıl varoluş amacını yerine getirmekten uzakta olduğunu, dolayısıyla bizim amacımızın insanoğlunun filizlenmesini ve varoluş amacını yerine getirmesi için tabii yetenekleri doğru oranda geliştirmek olmalıymış. Eğitimin nesiller üzerinden ulaştırılması gereken bir sanat olduğu görüşündedir.  Kant eğitimi, sonu başından belli olan bilinçli bir savaş olarak görür. Eğitimin tuğla üstüne tuğla konularak mükemmeştirilebileceği görüşünde, yani bir neslin kendinden önceki bilgiyi alıp, kendinden sonrakine nakletmeden önce, üzerine kendine ait bir şeyler ilave etmesi yoluyla olacağını söyler. Çocukların yetişmesini mümkün kılmak için eğitim biliminin uzmanlık isteyen bir çalışma alanı olması gerektiğini, dolayısıyla okulların iradesi en zeki uzmanların takdirine bırakılması gerektiğini söylemiş. İnsan eğitimi sırasında - Terbiyeli olmalı. Yani içindeki vahşiliğe ket vurmalıdır. -Belirli bir bilgi birikimi, kültür edinmeli. Çünkü kültür, amaçlanan yolda kullanılmaya uygun her türlü yeteneği ortaya çıkarır. –Medenileşmelidir. Sosyal topluma uygun, toplumca kabul görmüş bir birey olmalıdır. -Ahlaklı olmalıdır. Doğru amaçlarını seçebileceği bir birey olmalıdır.  “insanoğlu, sadece eğitilir, yoğurulur ve robot gibi yetiştirilebilir de, aydınlatılabilir de.” (s.20) Bu sözüyle eğitime üstünkörü değinmiştir.
Fiziksel Eğitim Aşamasında Çocuğa aile, bakıcı ya da bu iş için tutulan kişi tarafından verilen ilgi ve gözetimi kapsar. Bu kısımda çocuk eğitimi için önemli noktaları paylaşmış okuyucuyla:
Anneden gelen ilk sarı sütün faydalı olduğunu,
Baharat, tuz gibi sert gıdalar verilmemesi gerektiğini,
Çocuğun sıcak ortamda tutulmaması gerektiğini ve sert-soğuk bir kanepede yatmasının faydalı olacağını,
Soğuk banyonun bile faydalı olduğunu,
Kundaklamanın zararlı olduğunu, şekil bozukluklarının kundaklamadan meydana geldiğini,
Beşikte sallamanın zarlı olduğunu, sallanma eyleminin çocuk için zararlı olabileceğini,
Yürüteçle yürümenin zararlı olduğunu, düşüp kalkarak denge kurmayı ve zarar görmeyecek şekilde düşmeyi öğrenmeleri için düşmeleri gerektiğini,
Çocuğun herhangi bir alışkanlık (alkol, tütün, vb.) edinmesini engellenmesi gerektiğini,
Çocuğun ağlamasına kanmayıp her şeyi bu yolla edinme talebini karşılıksız bırakmayı, “İlk dönemlerde çocuklarla ilgili yerine getirilmesi gereken ilk husus şudur: Eğer gerçekten bir sıkıntısı olduğu için ağlıyorsa hemen yardımına koşun, fakat eğer huysuzluk etmek için ağlıyorsa bırakın ağlasınlar.”(s.40)
Bir kere reddedilen şeyden asla geri dönmemeyi, çünkü retten dönmek, ardından gelecek retlerin ciddiyetini düşürdüğünü,
Oyun oynamanın faydalı olduğunu, çocukların her şeyi oyun oynar gibi öğrendiğini, oyunu sadece oynamak için değil, sonunda bir amaca ulaşmak için oynamaları gerektiğini,
Çocukların iş görebilme yeteneği kazanmasının büyük önem taşıdığını, hiçbir şey olmasa bile “o nedir”, bu nedir” gibi bitmek bilmeyen merak sorularına ket vuracağını,
Bütün romanların çocukların gözlerinin önünden çekilmesi gerektiğini çünkü kendisini hikâyeye kaptırıp karakterin yerini alacak ve bu onu zihnini kullanmaktan alı koyacak, dolayısıyla zihin edilgen olacak, bu tür okumalar hiçbir faydası bulunmamakla beraber hafıza yetilerini zayıflatmakta,
Dikkat dağıtıcı şeylere asla müsamaha gösterilmemeli, en güzel yeteneklerin bile dikkat dağınıklığı yüzünden ziyan olup gideceğine değinir.  Eğitimin genel amacına ve bu amaca ulaşmanın yöntemlerinden bahsetmiş.
1-    Akli melekelere genel birikim edindirme süreci, iki türlüdür. Fiziksel ve ahlaki. Fiziksel türde eğitim sürecinde her şey idmana ve terbiyeye bağlıdır. Öğrenci aktif değildir, başkasının talimatıyla hareket eder ve onun yerine başkası düşünür. Ahlaki türde ise süreç terbiyeye değil adaba bağlıdır. Eğer ahlaki eğitim süreci, tehditlerden ya da cezalardan temel alınırsa her şey bozulduğunu, öğrencinin alışkanlıktan değil kendi adabından kaynaklanan şekilde iyi davranışlar sergilemesine, iyilikleri sırf iyi şeyler oldukları için yamasına özen gösterilmesi gerektiğini söyler.
2-    Akli melekelere kısmi birikim edindirme süreci.  Bu süreç idrak gücünün, duyuların, hayal gücünün, hafızanın, dikkati yoğunlaştırma gücünün ve zeka kıvraklığının ve kavrama gücünün aşağı yetilerini arttırılmasını barındırır.
Akli melekeleri geliştirmenin en iyi yöntemi, her melekenin kendi başarmak istediğini kendi başına başarmasıdır.  İnsan ancak kendi kendine öğrettiği şeyleri baştan aşağı öğrenir ve kolay kolay unutmazmış.
Ahlaki Eğitim Aşamasında Genç yaştaki çocuklara öğretilmesinin oldukça zor bir zanaat olduğundan ahlaki eğitim konusunda anne-babalara dirayet gösterme konusunda çok iş düşer. Çocuk her yanlış yaptığında cezalandırılır, her doğru yaptığındaysa ödüllendirilirse, doğruya sadece iyi muamele görmek için başvuracaktır. Gerçek dünyaya girdiğinde, toplumda sadece kendi çıkarı doğrultusunda, duruma göre doğru ya da yanlış yapmayı seçen, sadece kendi yolunu yapmayı hedefleyen bireyler olup çıkacağından bahsetmiş. (Adap kuralları bizzat insanın içine kök salmalıdır.”(s.55)  Ahlaki eğitimde neyin iyi neyin kötü olduğuna dair eğitime çok erken başlanmalı ve cezaya yer verilmemeli. İlk amaç karakter oturtmaktır. Ve bir çocuğa vatandaş karakteri değil, çocuk karakteri oturtulmalıdır. İtaat, karakterdeki en önemli niteliklerden biridir. İki türlüdür. Birincisi onu idare eden, yöneten ya da efendiye gösterdiği mutlak itaat. İkincisi is aklına ve vicdanına yatan kurallara itaat. Çocukların karakter oturmasında ikinci en önemli nitelik dürüstlüktür. Hatta karakterin özünü oluşturur. Yalan söylemeye karşı en etkili ceza sizin gözünüzde sahip olduğu saygıyı kaybettiğini göstermektir.  Çocuğun karakterinde üçüncü temel özellik girişkenliktir. Arkadaşlıklar edinmeli ve hiçbir zaman sadece kendini düşünmemelidir.
“Çocuklarda ahlaki bir karakter oluşturmak için şunlara dikkat etmeliyiz: yerine getirmesini istediğimiz vazifeleri onlara mümkün mertebe örnek ve kurallar eşliğinde göstermeliyiz.” (s.65)
Ebeveynler çocuklarını nazik değil gözü pek nitelikte yetiştirmelidir. Şartlar ne olursa olsun bir çocuğun karşısındaki çocuğu küçük duruma düşürmesine müsaade edilmemelidir. “Onlara nefreti, tiksindirici ve saçma hareketlere; aşağılanma ya da ilahi ceza korkusuyla iyi şeyler yapmayı, vicdanından gelerek yapmaya; başkalarının ağzına bakmayı fikir ve iç haysiyet sahibi olmaya çalışmaya; boş söz ve duygu sömürüsü ile iş bitirmeye; idrak etmeyi hissetmeye; hayat neşesini, yaratana hürmeti korkak, kapalı, umutsuz bir teslimiyete tercih etmesi öğretilmelidir. ”(s.70)
Dini Eğitim bölümündeyse, Ahlaki eğitimin alt başlığı olarak düşünülmüş aslında. Eğer dinin ahlakla bir bütün olarak yaşanmazsa sadece sevap kazanma amaçlı bir eylemden başka bir şey olmayacağını söylemiş. Tanrı ve sorumluluk bilincinin ortak bir şekilde aşılanması ve Yüce Varlık kavramı idrak ettirilmeli. Aynı zamanda çocuklara, başkalarını dini bağlılıklarına göre yargılamamaları, saygı göstermeleri ve dinler farklı olsa da temel öğretinin her yerde ve her zaman aynı olduğu öğretilmelidir.  Genç bireylerin karşı cinse saygı göstermesini, gençleri değerlendirirken başkalarını kıstas alınmaması gerektiğini, her konuda sorumluluk duygusuna sahip olmasını, şartlar ne olursa olsun yetinmeyi öğretilmelidir. Gençlere aynı zamanda güler yüz ve güzel huy sahibi olması öğütlenmelidir. İnsan sevgisi ve arkasından gelecek açık görüşlü duyarlılık tohumları da atılmalıdır. Aileden hayatın zevk ve güzelliklerine aşırıya kaçmaması için eğitimi alması ve her gün kendini hesaba çekmesine ve hayatın sonuna geldiğinde elinde nasıl hesap kalacağını kestirmesine teşvik edilmelidir. 

EĞİTİM ÜZERİNE KİTABININ BANA KATTIKLARI

Özgürlük seviyesi insanda öyle fazladır ki, doğar olarak bir kere alıştı mı her şeyi onun için feda edermiş ve sırf bu yüzden eğitime çok erken yaşlarda başlanılması gerekmektedir. Bugün her görüşü kabul edilmese bile birçok görüşü eğitim hayatı için ışık tutar nitelikte olmuş. Kitabı okurken bir eğitimciden çok, çocuğunu nasıl yetiştirecek bir anne olarak okurken buldum kendimi. Kitap sadece eğitimciler için değil,  “insanoğlu eğitilmeye muhtaçtır.” Sözüyle kantın dediği gibi içine eğitim giren her alan insanı için okunmalıdır. İlgimi çeken nokta kitapta E.F. Bunchner tarafından eklenmiş bir dipnot: yeni doğan bebeklerin acıdan değil de özgürlüğünü elde etmek için uzuvlarını hareket ettirme çabasının verdiği sıkıntıdan kaynaklandığına dair bir not düşmüş.  Özgürlüğe ciddi manada düşkün yaratıklarız gerçekten daha doğarken bile açıkça belli bu durum. Eğitimin nesilden nesle aktarıldığını söylüyor kant. Bu yüzden ilerde daha iyi yerlere gelmek için kendimizden bir şeyler ekleyerek yeni nesle aktarım yapmalıymışız. Bizler ezberci sistemin köleleriyiz ve öğrenmek için değil de bir mertebeye, konuma ve bir diplomaya sahip olmak için ezberleyip geçen bir nesiliz. Bizden sonraki nesil ciddi anlamda eğitim düzeyinde ne konumda olur kestiremiyorum. Çocukların ağlayarak bir şeyler elde etmesine göz yummamamızı söylüyor ki çok haklı. Çocuk yetiştiren birçok akrabamda bu durumu görüyorum ve ciddi manada artık kontrol edilemeyen bireyler oluyorlar. Sadece gerçekten ihtiyacı varsa ağladığında yanına koşmak gerekiyor. Ağlamaktan kim ölmüş. Kitap genel olarak güzel bir etki bıraktı üzerimde ve eğitime, öğretmen olarak değil de daha çok anne olunca işime yarayacak güzel bilgiler bıraktı. Sadece eğitimcilerin değil birçok insanın okuması gereken bir kitap. Kitaplığımda her daim kalacak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder