Kitap Adı: EĞİTİM ÜZERİNE
Yazar Adı: IMMANUEL KANT
Yayıncısı: İZ YAYINCILIK
Türkçesi: SÜLEYMAN EMRE BEKMAN
Yayın Tarihi: 2018-10-04
Baskı Sayısı: 2. Baskı
Sayfa sayısı: 80
ÖZET
Fiziksel
eğitim, ahlaki eğitim ve dini eğitim olarak üç başlık altında kitabı yazmış.
İnsanoğlu eğitilmeye ihtiyaç duyan tek varlıktır. İnsanoğlu bakıma ve
eğitilmeye muhtaçtır, eğitim vasıtasıyla insanlaşabilir. İşlenmeyen herkes çiğ,
terbiye edilmeyende yabanidir. İnsanoğlunun aldığı mevcut eğitim ve öğretim ile
asıl varoluş amacını yerine getirmekten uzakta olduğunu, dolayısıyla bizim
amacımızın insanoğlunun filizlenmesini ve varoluş amacını yerine getirmesi için
tabii yetenekleri doğru oranda geliştirmek olmalıymış. Eğitimin nesiller
üzerinden ulaştırılması gereken bir sanat olduğu görüşündedir. Kant eğitimi, sonu başından belli olan
bilinçli bir savaş olarak görür. Eğitimin tuğla üstüne tuğla konularak
mükemmeştirilebileceği görüşünde, yani bir neslin kendinden önceki bilgiyi
alıp, kendinden sonrakine nakletmeden önce, üzerine kendine ait bir şeyler
ilave etmesi yoluyla olacağını söyler. Çocukların yetişmesini mümkün kılmak
için eğitim biliminin uzmanlık isteyen bir çalışma alanı olması gerektiğini,
dolayısıyla okulların iradesi en zeki uzmanların takdirine bırakılması
gerektiğini söylemiş. İnsan eğitimi sırasında - Terbiyeli olmalı. Yani içindeki
vahşiliğe ket vurmalıdır. -Belirli bir bilgi birikimi, kültür edinmeli. Çünkü
kültür, amaçlanan yolda kullanılmaya uygun her türlü yeteneği ortaya çıkarır.
–Medenileşmelidir. Sosyal topluma uygun, toplumca kabul görmüş bir birey
olmalıdır. -Ahlaklı olmalıdır. Doğru amaçlarını seçebileceği bir birey
olmalıdır. “insanoğlu, sadece eğitilir,
yoğurulur ve robot gibi yetiştirilebilir de, aydınlatılabilir de.” (s.20) Bu
sözüyle eğitime üstünkörü değinmiştir.
Fiziksel
Eğitim Aşamasında Çocuğa aile, bakıcı ya da bu iş için tutulan kişi tarafından
verilen ilgi ve gözetimi kapsar. Bu kısımda çocuk eğitimi için önemli noktaları
paylaşmış okuyucuyla:
Anneden gelen
ilk sarı sütün faydalı olduğunu,
Baharat, tuz
gibi sert gıdalar verilmemesi gerektiğini,
Çocuğun sıcak
ortamda tutulmaması gerektiğini ve sert-soğuk bir kanepede yatmasının faydalı
olacağını,
Soğuk
banyonun bile faydalı olduğunu,
Kundaklamanın
zararlı olduğunu, şekil bozukluklarının kundaklamadan meydana geldiğini,
Beşikte
sallamanın zarlı olduğunu, sallanma eyleminin çocuk için zararlı olabileceğini,
Yürüteçle
yürümenin zararlı olduğunu, düşüp kalkarak denge kurmayı ve zarar görmeyecek
şekilde düşmeyi öğrenmeleri için düşmeleri gerektiğini,
Çocuğun
herhangi bir alışkanlık (alkol, tütün, vb.) edinmesini engellenmesi
gerektiğini,
Çocuğun
ağlamasına kanmayıp her şeyi bu yolla edinme talebini karşılıksız bırakmayı,
“İlk dönemlerde çocuklarla ilgili yerine getirilmesi gereken ilk husus şudur:
Eğer gerçekten bir sıkıntısı olduğu için ağlıyorsa hemen yardımına koşun, fakat
eğer huysuzluk etmek için ağlıyorsa bırakın ağlasınlar.”(s.40)
Bir kere
reddedilen şeyden asla geri dönmemeyi, çünkü retten dönmek, ardından gelecek
retlerin ciddiyetini düşürdüğünü,
Oyun
oynamanın faydalı olduğunu, çocukların her şeyi oyun oynar gibi öğrendiğini,
oyunu sadece oynamak için değil, sonunda bir amaca ulaşmak için oynamaları
gerektiğini,
Çocukların iş
görebilme yeteneği kazanmasının büyük önem taşıdığını, hiçbir şey olmasa bile
“o nedir”, bu nedir” gibi bitmek bilmeyen merak sorularına ket vuracağını,
Bütün
romanların çocukların gözlerinin önünden çekilmesi gerektiğini çünkü kendisini
hikâyeye kaptırıp karakterin yerini alacak ve bu onu zihnini kullanmaktan alı
koyacak, dolayısıyla zihin edilgen olacak, bu tür okumalar hiçbir faydası
bulunmamakla beraber hafıza yetilerini zayıflatmakta,
Dikkat
dağıtıcı şeylere asla müsamaha gösterilmemeli, en güzel yeteneklerin bile
dikkat dağınıklığı yüzünden ziyan olup gideceğine değinir. Eğitimin genel amacına ve bu amaca ulaşmanın
yöntemlerinden bahsetmiş.
1-
Akli
melekelere genel birikim edindirme süreci, iki türlüdür. Fiziksel ve ahlaki.
Fiziksel türde eğitim sürecinde her şey idmana ve terbiyeye bağlıdır. Öğrenci
aktif değildir, başkasının talimatıyla hareket eder ve onun yerine başkası
düşünür. Ahlaki türde ise süreç terbiyeye değil adaba bağlıdır. Eğer ahlaki
eğitim süreci, tehditlerden ya da cezalardan temel alınırsa her şey
bozulduğunu, öğrencinin alışkanlıktan değil kendi adabından kaynaklanan şekilde
iyi davranışlar sergilemesine, iyilikleri sırf iyi şeyler oldukları için
yamasına özen gösterilmesi gerektiğini söyler.
2-
Akli
melekelere kısmi birikim edindirme süreci.
Bu süreç idrak gücünün, duyuların, hayal gücünün, hafızanın, dikkati
yoğunlaştırma gücünün ve zeka kıvraklığının ve kavrama gücünün aşağı yetilerini
arttırılmasını barındırır.
Akli
melekeleri geliştirmenin en iyi yöntemi, her melekenin kendi başarmak
istediğini kendi başına başarmasıdır.
İnsan ancak kendi kendine öğrettiği şeyleri baştan aşağı öğrenir ve
kolay kolay unutmazmış.
Ahlaki
Eğitim Aşamasında Genç yaştaki çocuklara öğretilmesinin oldukça zor bir zanaat
olduğundan ahlaki eğitim konusunda anne-babalara dirayet gösterme konusunda çok
iş düşer. Çocuk her yanlış yaptığında cezalandırılır, her doğru yaptığındaysa
ödüllendirilirse, doğruya sadece iyi muamele görmek için başvuracaktır. Gerçek
dünyaya girdiğinde, toplumda sadece kendi çıkarı doğrultusunda, duruma göre
doğru ya da yanlış yapmayı seçen, sadece kendi yolunu yapmayı hedefleyen
bireyler olup çıkacağından bahsetmiş. (Adap kuralları bizzat insanın içine kök
salmalıdır.”(s.55) Ahlaki eğitimde neyin
iyi neyin kötü olduğuna dair eğitime çok erken başlanmalı ve cezaya yer
verilmemeli. İlk amaç karakter oturtmaktır. Ve bir çocuğa vatandaş karakteri
değil, çocuk karakteri oturtulmalıdır. İtaat, karakterdeki en önemli
niteliklerden biridir. İki türlüdür. Birincisi onu idare eden, yöneten ya da
efendiye gösterdiği mutlak itaat. İkincisi is aklına ve vicdanına yatan
kurallara itaat. Çocukların karakter oturmasında ikinci en önemli nitelik
dürüstlüktür. Hatta karakterin özünü oluşturur. Yalan söylemeye karşı en etkili
ceza sizin gözünüzde sahip olduğu saygıyı kaybettiğini göstermektir. Çocuğun karakterinde üçüncü temel özellik
girişkenliktir. Arkadaşlıklar edinmeli ve hiçbir zaman sadece kendini
düşünmemelidir.
“Çocuklarda
ahlaki bir karakter oluşturmak için şunlara dikkat etmeliyiz: yerine
getirmesini istediğimiz vazifeleri onlara mümkün mertebe örnek ve kurallar
eşliğinde göstermeliyiz.” (s.65)
Ebeveynler
çocuklarını nazik değil gözü pek nitelikte yetiştirmelidir. Şartlar ne olursa
olsun bir çocuğun karşısındaki çocuğu küçük duruma düşürmesine müsaade
edilmemelidir. “Onlara nefreti, tiksindirici ve saçma hareketlere; aşağılanma
ya da ilahi ceza korkusuyla iyi şeyler yapmayı, vicdanından gelerek yapmaya;
başkalarının ağzına bakmayı fikir ve iç haysiyet sahibi olmaya çalışmaya; boş
söz ve duygu sömürüsü ile iş bitirmeye; idrak etmeyi hissetmeye; hayat
neşesini, yaratana hürmeti korkak, kapalı, umutsuz bir teslimiyete tercih
etmesi öğretilmelidir. ”(s.70)
Dini
Eğitim bölümündeyse, Ahlaki eğitimin alt başlığı olarak düşünülmüş aslında.
Eğer dinin ahlakla bir bütün olarak yaşanmazsa sadece sevap kazanma amaçlı bir
eylemden başka bir şey olmayacağını söylemiş. Tanrı ve sorumluluk bilincinin
ortak bir şekilde aşılanması ve Yüce Varlık kavramı idrak ettirilmeli. Aynı
zamanda çocuklara, başkalarını dini bağlılıklarına göre yargılamamaları, saygı
göstermeleri ve dinler farklı olsa da temel öğretinin her yerde ve her zaman
aynı olduğu öğretilmelidir. Genç
bireylerin karşı cinse saygı göstermesini, gençleri değerlendirirken
başkalarını kıstas alınmaması gerektiğini, her konuda sorumluluk duygusuna
sahip olmasını, şartlar ne olursa olsun yetinmeyi öğretilmelidir. Gençlere aynı
zamanda güler yüz ve güzel huy sahibi olması öğütlenmelidir. İnsan sevgisi ve
arkasından gelecek açık görüşlü duyarlılık tohumları da atılmalıdır. Aileden
hayatın zevk ve güzelliklerine aşırıya kaçmaması için eğitimi alması ve her gün
kendini hesaba çekmesine ve hayatın sonuna geldiğinde elinde nasıl hesap
kalacağını kestirmesine teşvik edilmelidir.
EĞİTİM ÜZERİNE KİTABININ BANA KATTIKLARI
Özgürlük
seviyesi insanda öyle fazladır ki, doğar olarak bir kere alıştı mı her şeyi
onun için feda edermiş ve sırf bu yüzden eğitime çok erken yaşlarda
başlanılması gerekmektedir. Bugün
her görüşü kabul edilmese bile birçok görüşü eğitim hayatı için ışık tutar
nitelikte olmuş. Kitabı okurken bir eğitimciden çok, çocuğunu nasıl
yetiştirecek bir anne olarak okurken buldum kendimi. Kitap sadece eğitimciler
için değil, “insanoğlu eğitilmeye
muhtaçtır.” Sözüyle kantın dediği gibi içine eğitim giren her alan insanı için
okunmalıdır. İlgimi çeken nokta kitapta E.F. Bunchner tarafından eklenmiş bir
dipnot: yeni doğan bebeklerin acıdan değil de özgürlüğünü elde etmek için
uzuvlarını hareket ettirme çabasının verdiği sıkıntıdan kaynaklandığına dair bir
not düşmüş. Özgürlüğe ciddi manada
düşkün yaratıklarız gerçekten daha doğarken bile açıkça belli bu durum.
Eğitimin nesilden nesle aktarıldığını söylüyor kant. Bu yüzden ilerde daha iyi
yerlere gelmek için kendimizden bir şeyler ekleyerek yeni nesle aktarım
yapmalıymışız. Bizler ezberci sistemin köleleriyiz ve öğrenmek için değil de
bir mertebeye, konuma ve bir diplomaya sahip olmak için ezberleyip geçen bir
nesiliz. Bizden sonraki nesil ciddi anlamda eğitim düzeyinde ne konumda olur
kestiremiyorum. Çocukların ağlayarak bir şeyler elde etmesine göz yummamamızı
söylüyor ki çok haklı. Çocuk yetiştiren birçok akrabamda bu durumu görüyorum ve
ciddi manada artık kontrol edilemeyen bireyler oluyorlar. Sadece gerçekten
ihtiyacı varsa ağladığında yanına koşmak gerekiyor. Ağlamaktan kim ölmüş. Kitap
genel olarak güzel bir etki bıraktı üzerimde ve eğitime, öğretmen olarak değil
de daha çok anne olunca işime yarayacak güzel bilgiler bıraktı. Sadece
eğitimcilerin değil birçok insanın okuması gereken bir kitap. Kitaplığımda her
daim kalacak.